Her yerdeydi adam. Sağda, solda, önde, arkada. Sobeydi hem
de. Kız kaçsa, adam peşindeydi. Iki binalı
saklambaç oynuyorlardı. Kim kimden nasıl saklanıyor kimse anlamıyordu. Adam anlıyor
muydu onu da bilmiyordu kız. Saklanamıyordu ki. En küçük hallerinin saklambaç
oynamaları gibiydi. Anneannenin eteği altına saklanıp bacakları dışarda
bırakırdı ya insan, öyle yaparcasına kolunu sokuyordu bir odaya ama başını
dışarda bırakıyordu. Zaten başıydı mühim olan, gözleri başındaydı çünkü hala. Gözlerini
kapatabilseydi aslında, ‘tıp’ oynarlardı galiba. Onca kalabalık içinde
oynuyorlardı bazen. Elim sende diyordu adam, tutuyordu elini, ama oyundu o,
kimseden çekinmeye gerek yoktu. Yakacaktı top, kaçamıyordu kız. Öyle renkliydi
ki ikisi de, istop mümkün değildi. Yerden yükselmeseydi zaman zaman, muhakkak
düşecekti adama. Düşen düşmüştü çoktan ama, adam davuldu zurnaydı birdi ikiydi
üçtü. Tek bir hile vardı oyunda; adam çoktan eşleşmişti davette dansa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder